Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ocak 2015 Pazar

Kafanda Deli Sorular!

-        . Selim sana bir şey söylemem gerek. -        . Ne oldu? -        . Artık sana bir şeyler anlatırken çekinmeye başladım. -        . Neden? -        . Yazarsın diye korkuyorum. -        . Nereden çıktı şimdi bu? -        . Yazdıklarına bakıyorum, hep başından...

8 Eylül 2014 Pazartesi

Şükretmek İçin Senin (Kimbilir) Kaç Sebebin Var?

Hatırlar mısınız; uzun yıllar önce posta kutularına bırakılan, “Bu mektubu fotokopiyle çoğaltıp sen de 10 kişiye göndermezsen şunlar şunlar olacak, başına da şöyle olaylar gelecek” şeklinde absürd finalleri olan ve günümüz spam e-posta’larının ataları sayılacak mektuplar vardı. İşte ben şimdi anlatacağım saadet zincirine benzeyen akımları da o mektup furyasıyla bir tutuyorum ve o yüzden genelde hep kayıtsız kalırım. Ancak bu tür davetler hayır...

14 Ocak 2014 Salı

Hayal Peşinde Koşmak

Hayatımda bazı kritik dönüm noktaları oldu benim. Şimdi içinde çok ‘ben’ geçen bazı tanımlar yapacağım izninizle. Örneğin bir çoğunuzun garipseyerek izlediği kolejlerden birinde yedi yıl yatılı okumuş biriyim ben. Ama oradan bana öğretilenlerle değil, kendi doğrularıyla çıkmayı başarabilen biriyim aynı zamanda. Ya da, hayattan o kadar uzak kaldığım o uzun sürenin ardından üniversiteyle birlikte bir dönem Ankara'daki tüm canlı konser mekanlarını...

3 Mayıs 2011 Salı

Pina Bausch'un izinde...

Anlatmak istediğin çok şey vardır aslında… Sırlar saklarsın bazen, kendine bile söylemediğin. Bazen de söylemek istersin, nasıl söyleyeceğini bilemezsin. Kah içinden gelmez, kah gücün yetmez. Sıkışıp kaldığında aradığın çıkış da, dibe vurduğunda bulduğun kurtuluş da hep sana sunulan hikayelerdedir aslında.   Anlatamadıkları yazan kitaplarla, yazamadıklarını söyleyen şarkılarla, söyleyemediklerini anlatan gösterilerle tanışırsın. Tanışır...

3 Şubat 2011 Perşembe

Avustralya Radyosu SBS'te Geceyarısı Öyküleri

Daha önce Avustralya devlet radyosu SBS'in Türkçe yayınlarına radyoculuk ile ilgili konuk olmuştum ve o röportajı da burada yayınlamıştım. Orada da bahsettiğim Evrim Günçe'nin yaptığı röportajın ikinci bölümü de yayınlandı. Bu defa denemelerden oluşan kitabım Geceyarısı Öyküleri'ni konuşuyoruz. Bu iki röportajda gösterdiği yakın ilgi, samimiyet ve "ustalığı" için Evrim'e özel teşekkürler.. Edit: Kayıtları yüklediğim site telif sorunları sebebiyle...

18 Ocak 2011 Salı

Aşk Tesadüfleri Sever

Hissedersin bazen… Mantıklı bir sebep aramazsın, aklından geçenleri dayayacak duvarlara bakınmazsın, gerekçelerin peşine takılmazsın. Sadece hissedersin bazen… Tesadüfen karşına çıkan bir ayrıntının peşine takılman gerektiğini hissedersin. Birine tutulmak gibidir hayatın pek çok anı aslında. Birini uzaktan görürsün; bırak huyunu, suyunu, tavrını, edasını, hayallerini, umutlarını, doğrularını, yanlışlarını, daha nasıl yürüdüğünü, adımlarını...

15 Aralık 2010 Çarşamba

ODTÜ, Polis ve Pas Geçilen Gençlik...

1995 yılıydı. ODTÜ'deki 3.yılıma girerken okula adapte olmaya çalışmaktansa radyonun tadını çıkarıyordum. Ayaklarımız pek yere basmıyordu açıkçası, ODTÜ'nin radyosu kurulmuştu, orada yayın yapıyorduk ve kampüste tanındıkça küçük çaplı "celebrity"ler olmaya başlamıştık. Elbette beğeniler kadar eleştiriler de vardı. Kimse çalınan müzikten şikayetçi değildi ama azımsanmayacak bir kısım ODTÜ'nün kurduğu bir radyonun "popüler kültürün bir öğesi"...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Ekmek Peşinde...

bir pazar akşamüzeri... başkent ankara, kızılay'da güvenpark önündeki otobüs durakları, bir anlamda türkiye'nin merkezindeyiz yani. ekmeğimizin peşindeyiz, iş gereği bulunmamız gereken bir etkinlik var; servisimiz bizi oradan alacak, geç kalan arkadaşımızı bekliyoruz. o sırada önümüzde bir halk otobüsü duruyor. orta kapıdan inen birkaç kişilik grup yeniden kalabalıkla birlikte otobüse binmeye yöneliyor. bir terslik olduğunu fark ediyoruz ve tam...

15 Eylül 2010 Çarşamba

Hayat Ne Tuhaf Aslında, Vapurlar Filan...

Bugün Hrant Dink'in doğum günü... Güzel ülkemde istemdışı kutlanamayan milyonlarca doğum gününden biri daha... Hrant Dink'in doğrusu yanlışı, karşı taraftakilerin eğrisi doğrusu -bir fotoğraf sözkonusu olduğunda- benim umrumda değil. Beni ilgilendiren, ertesi gün tüm gazetelerde babasının bu fotoğrafını görmek zorunda kalan (belki de kocaman olmuş, ya da aslında o gün büyümüş) bir kız çocuğu. Bir de insanın hayata dair tüm umutlarını yerle bir...

17 Ağustos 2010 Salı

"Sesini" Duyan Var Mı?

17 Ağustos depreminin birkaç gün sonrasıydı. Radyoda hızlı ve kapsamlı bir kampanya gerçekleştirmiş, vakit kaybetmeksizin toplanan yardımları götürmüştük. Bir halı sahanın içine serilmiş battaniyelerden birinin üzerine kıvrılmış teyzenin yanına gittim, 'Teyzecim, biraz malzeme getirdik, size dağıtacaklar. Onun dışında bir ihtiyacın var mı?' diye sordum. Önce biraz süzdü beni, sonra son derece düzgün bir konuşmayla 'Nereden geldin...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Love is Blindness...

Dünya çapında tanınan bir rock yıldızı olmanın sorumluluğu ve ağırlığı altında, dünyanın en çok tanınan gruplarından birinin -o grubun elemanlarının deyimiyle- beyni olmanın sorumluluğunda olan The Edge, deliler gibi aşık olduğu eşinden ayrılmak zorunda kalır. Arkadaşlarına her fırsatta onu hala sevdiğini söyleyen the edge için bu ayrılık ve dünyada her şeyden çok değer verdiği çocuklarından uzaklaşmak, kabullenilmesi çok zor bir travmayı...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Bir Şeyler Değişiyor Hayatta...

Birşeyler değişiyor hayatımda… Öyle somut anlamda değil, sizler göremezsiniz. Ben de göremiyorum aslına bakarsanız ama hissetmemek de mümkün değil. Bir ağrı hissediyorum bazen tam şuramda… Siz göremediniz tabi, ben tarif edeyim; kalbimin bulunduğu yerden birazcık ortaya doğru bir yeri işaret ediyorum. Tatlı bir ağrı demeliyim ama, zaten ne zaman hayatımda bir şeyler değişmeye başlasa orası öyle inceden sızlar, ben de oradan anlarım genelde bir...

24 Haziran 2010 Perşembe

Radyo için yaşamak, Yaşamak için radyo...

Bilenler bilir, hayatının önemli bir döneminde radyo hayalinin peşinden koşmak için ciddi bir "vazgeçiş" yaşamış biriyim ben... Radyonun benim için özellikle o dönemde neden bu derece önemli olduğu ayrı ve çok uzun bir yazı konusu. Şartlar her zaman şu an olduğu gibi gitmeyebilir, hayatımın sonunda kadar radyo yayıncılığı yaşamımın içinde olamayabilir a o seçimimin hayatıma kattığı her ayrıntı için tarif edemeyeceğim kadar mutlu oldum hep. Ve...

22 Haziran 2010 Salı

Buse'nin Ardından...

Buse Sarıyağ 17 yaşında bir asker kızıydı. 22 Haziran 2010 sabahı bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Benim bu konuda aklımdan geçenlerin tamamını Ekşi Sözlük'te "blue toe" isimli kullanıcı yazdı, kelimesi kelimesine altına imzamı atıyorum: "ben bu saatten sonra evlenmem, evleneceksem anca çocuk için evlenirim" gibi kentli ukalalıklarla gününü geçiren sıradan bir adamım ben. insanın eli toprağa değmez olunca böyle başka türlü bir şeye dönüşüyor...

26 Nisan 2010 Pazartesi

Lunapark

“Nerede çok fazla ışıltı, nerede göz kamaştıran parlak ışıklar varsa, orada hasıraltı edilen gizler var demektir...” Başkentin tam da merkezi sayılabilecek yerlerden birinde, o büyük resmi binalardan birinin terasında akşam güneşi loşluğunda etrafı izlerken, çoktan geçmişte kalan bu cümle canlandı birden hafızasında... Politik görüşlerinin sertliğiyle dikkat çeken arkadaşı, bir 23 Nisan akşamında meclis binasının bahçesinde arka arkaya patlayan...

24 Kasım 2009 Salı

Eymir

(Ankara The Best, Yaz-Sonbahar 2009 sayısından...) Başkentin en yükseklerinde, yeni yeni oluşmaya başlayan o yüksek evlerden birinin modern terasında, gözlerini ışıldatan şehrin gece ışıklarını süzüyordu sessizce… Gözlerinin parlaması ıslaklığındandı aslında. Kimileri o eşsiz yeşilini ortaya çıkarırken damlaların, kimisi yanaklarına doğru ilerleyen rimel izleri bırakmıştı. Kim bilir kaçıncı kez bozuyordu “artık ne olursa olsun ağlamayacağım” yeminini....

22 Eylül 2009 Salı

Bayram Sabahları...

Kimine yaşamın en önemli günleri, kimine sadece kısa bir tatilken, birçoğumuza iki nesil ortasında, arada derede kalmaktır, bazen de aidiyet yoksunluğudur aslında bayramlar ve özellikle de bayram sabahları… Çocukluk masumiyetiyle sabah ne giyeceğine akşamdan karar vermek, sabah erkenden kalkıp duş almak, traş olmak, ama baba sabah namazına camiye giderken kaytarmaktır... Ramazan sonrası ilk kahvaltıya heyecanla oturmak, koca bir ay boyunca her...