14 Ocak 2014 Salı

Hayal Peşinde Koşmak


Hayatımda bazı kritik dönüm noktaları oldu benim.
Şimdi içinde çok ‘ben’ geçen bazı tanımlar yapacağım izninizle.
Örneğin bir çoğunuzun garipseyerek izlediği kolejlerden birinde yedi yıl yatılı okumuş biriyim ben. Ama oradan bana öğretilenlerle değil, kendi doğrularıyla çıkmayı başarabilen biriyim aynı zamanda. Ya da, hayattan o kadar uzak kaldığım o uzun sürenin ardından üniversiteyle birlikte bir dönem Ankara'daki tüm canlı konser mekanlarını avucunun içi gibi öğrenen, hemen hepsinde etkinlikler organize etmiş biriyim. ODTÜ'de mühendislik okurken ve üç yılın derslerini tamamlayıp dördüncü sınıfa gelmişken bambaşka bir yola girmeye karar verip hayatını değiştirebilmiş biriyim. Aynı okulun radyosunda en yetkili akademik birimlerle yakın ilişkiler kurabildiğim ve saygı gördüğüm bir pozisyondayken, daha stüdyosu bile olmayan yeni bir radyoda çalışmaya cesaret edebilen biriyim. Devam eden süreçte radyonun Türkiye’nin her yerinde hızla tanınmasıyla kendi çapımızda popüler insanlar olmuşken, boş kalan vakitlerimde saatlerce evrak dizerek geçirdiğim sıradan bir ek işe girmekten gocunmamış biriyim. Sektöründeki en iddialı o Amerikan şirketinde oldukça iyi bir pozisyona yükselme fırsatını yakalamışken, her şeyin tersine döndüğü ve bir çok kişinin ‘artık battığını’ düşündüğü radyonun bütçesiz ve ekipsiz departmanının sorumluğunu almak için işimden vazgeçip, bazı şeyleri değiştirme ivmesini başlatabilmiş biriyim.

Başlangıçta her biri anlamsız gibi görünen tüm bu kararlarım büyük çoğunluk tarafından ‘saçma sapan bir delilik ve kayıp’ olarak değerlendirilip eleştirilse de, zaman geçtikçe hepsini uzun ve ayrıntılıca düşünerek aldığım ortaya çıktı. Evet, etrafımı ve içinde bulunduğum oluşumları analiz etme konusunda her zaman arsız bir merakım olmuştur ve bu sayede bazen başkalarının farkedemediği şeyleri görebilmişimdir ama benim esas çıkış noktam çok başkaydı. Hiçbir zaman istemediğim bir işte zaman öldürmeyi düşünmedim, hep hayalini kurduklarımın peşine takıldım. Mutsuz olduğum ya da yol almama engel olunduğunu hissettiğim anlarda masaya saplanıp çürümektense, zorlanmayı göze alarak başka bir yol çizmeyi tercih ettim. Elbette burada anlattığım kadar kolay olmadı her şey, elbette işlerin çok zorlaştığı, kararlarımın geçiş aşamalarında çok zarar gördüğüm anlar da yaşadım ama asla pişmanlığım olmadı. Emin olun, şu an bile aynı aşamalara gelsem tüm kararlarımı aynı şekilde uygulayacağımdan eminim.
O süreçlerde ya da geçen zaman içinde herhangi bir dönemde bu kararlarımdan dolayı beni küçümsemeye çalışan, sınıflandırma çabasına giren çok insanla karşılaştım. Yaşamlarını önyargılarının esaretine kaptırmış bu sığ düşünceli insanlar hayatımda kendilerine asla yer bulamadılar. Ben, beni gerçekten tanıyan şahane insanlarla hayatıma devam ettim, varlığımızla birbirimize destek verdiğimiz, birbirimizden hep yeni şeyler öğrenerek kendimizi geliştirdiğimiz önyargısız harika arkadaşlarım, dostlarım oldu. Bizleri sınıflandırma çabasına girişenler mutsuz dünyalarında günler eskitirken, biz yolumuza hayatın tadını çıkartarak devam ettik. Bunun için hep şükrettim.

Bunları neden mi anlatıyorum?
2012 yılının son gününde birçok kişi için beklenmedik ama benim için üzerinde çokça düşünülmüş ve artıları eksileriyle uzunca hesaplanmış bir kararla işimden ayrıldım. Dünya üzerinde bu şekilde işinden ayrılan ilk insan olmadığımın farkındayım tabi ki ama sözkonusu olan 15 yıldan fazla karşılıklı emek verilmiş ve aslında iyi imkanlar ve iyi bir pozisyona sahip olunan bir kurum ise, yine birçok kişinin garipsediği bir karar oluyor. Eleştirenler oldu elbette ama ben aldığım kararın sonuna kadar arkasındaydım. Daha sonra farklı ve uzun içerikli bir başka yazı konusu olacak sebepler bir yana, hayatımın hiçbir döneminde bedeli ne olursa olsun mutsuz olduğum ve tersine çevirme şansımın bulunmadığı herhangi bir oluşumun içinde yer almadım. İnsanın kendine duyduğu saygının parayla ya da mevki ile tanımlanabileceklerin çok ötesinde bir yerde olduğunu da iyi biliyorum, önyargılarına mahkum insanların bu saygının ne demek olduğunu asla anlayamayacaklarını da.

Şimdi kaldığım yerden eksikleri tamamlamam gerektiğini düşünüyorum. Bir Ankara’lı zorunluluğu olan ‘İstanbul’da çalışma hayatı’ klişesini de tamamladıktan sonra 2013 yılı bana dünyanın çeşitli köşelerini gezebilme ve bir süre kendimi dinleyebilme fırsatı verdi. Ne mutlu ki, Haziran 2013’ten bu yana da en sevdiğim iki sektör olan radyo ve interneti biraraya getiren bir işi hep hayalini kurduğum şekliyle yapıyorum. Ancak şimdi başta kendim ve yakın çevremle birlikte, aslında gizli dostlarım diye tanımlayacağım, beni yıllardır radyodan ya da yazdıklarımdan takip eden adını bile bilmediğim şahane insanlara karşı sorumlu olduğumu hissettiğim planlarımı yerine getirme zamanı. Bu yüzden, iki yıllık aradan sonra bloga yeniden yazmaya başlamanın zamanı geldiğine inandım. Bir isim ve tasarım değişikliğiyle yeni bir nefes olsun istedim. Ancak öte yandan daha önceki değişim sürecinde bu yazıda belirttiğim her şey hala aynen geçerli.

Burada öyle beylik iddialarım yok, asla olmadı. En açık ve net haliyle belirtmeliyim ki, burası aslında herşeyden once bir ‘Kendime Not’ blogu. Sizler de okur ve yorumlarınızı eklerseniz şahane olur. (Evet, uzun yıllardan sonra yorumları yeniden açtım.) Yoksa, kalın bir ego çevresinde benbilirimcilik oynamak gibi bir niyetim yok. Seviyorsam yazacağım, görmenizi istiyorsam paylaşacağım.
Tarzım eskisine gore biraz daha farklı görünebilir. Evet, bildiniz, biraz daha ‘az umrumda’ artık başkalarının hakkımda yapacağı ahkamlı eleştiriler. Bunun da oldukça açık bir sebebi var aslında. Lütfen hayatınızı planlarken ve planlarınızı uygularken kendinize duyduğunuz saygının herşeyin üzerinde olduğunu unutmayın. Başkalarından bahsetmiyorum, bırakın başkalarını, önce siz kendinize inanın. Bunu da her şeyden once ‘ne derler’den sıyrılıp ‘ne istiyorum’a geçtiğinizde başlatabileceksiniz. Ben deniyorum, umarım başarabilirim.
Ve korkmayın; doğru bir hayat yaşadıysanız ve iyi bir insan olmaya gayret ettiyseniz aç kalmıyorsunuz, mutsuz olmuyorsunuz. Adına ister Tanrı deyin, ister Evren, birileri sizin için çalışıyor. Siz hırsınızı dizginleyebildiğiniz sürece hayat size hep iyi şeyler sunuyor. Sunmuyorsa, inanın onun da bir sebebi var.

Ve evet, maalesef hala çok uzun yazıyorum!

Yeniden hoş geldiniz...

(Fotoğraf: Lincoln Memorial merdivenlerinde tarihi Martin Luther King sözüyle yüzleşme. Washington, Kasım 2013.)

6 yorum:

  1. Şu .blogspot uzantısını sevmediğimi belirtmekle selnot.com gibi olmasını umut etmiş olmakla beraber yazılarını özlemişiz - ha bu arada radyodan sesini de çok özledikkk

    YanıtlaSil
  2. Tolga:)
    Tahmin edersin ki selnot.com da alındı. Ama işin blog doğası gereği kısa bir süre bu uzantıyla kalmasını istedim. Bir süre sonra o da olacak.
    Radyo... Kısmet :)
    Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  3. o uzun yazıların hastasıyız :)
    hayatın kıyısında rastladığım değerli bir adamsın. umuyorum daha çok kesişsin yollar, hep iyi şeylerin başına geldiği insanlar olarak masayı kurup hep çok şükür" diyelim birlikte :)

    YanıtlaSil
  4. Dilaracım, o şükür masalarını çok özlüyoruz, daha çok umarım :)

    Ve yeni tasarımı seçerek sadeliği konusunda en büyük cesareti de senden aldığımı bilmende fayda var! :)

    YanıtlaSil
  5. Is sektorune adim attigim zamanlarda calisma hayatimin baslangicinda sizin gibi degerli birinin yaninda gecirerek cok seyler ogrendigimi, o zamanlar sizden ogrendiklerimi simdi uygulayacagim aklimin ucundan bile gecmezken bunlarin bana bir ders niteliginde oldugu hep farkettim. Benim cesaretlendirip baska ufuklarda firsatlarin pesinden kosmam gerektigi ogutunude ilk sizden almistim. Hep Selim Bey olarak saygim ve sevgimden ifademi hic degistirmemistim ama kalbimde sizin degeriniz ve sizi cana yakin bir "abi" olarak gormem benim hep mutlu etmistir. Londradan bir tebessumle :) Selamlar, Saygilar :)

    YanıtlaSil
  6. Yusuf, bu söylediklerini duymak o kadar mutluluk verici ki... Yaptığımız konuşmaların sana faydası olduğunu görmek, daha da önemlisi her geçen gün daha da yol aldığını izlemek daha da güzel :)
    Çok çok daha iyi şeyler yapacaksın umarım.
    Londra'da bir gün görüşeceğiz mutlaka! :)

    YanıtlaSil