Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2015 Perşembe

Sezen, O Kadın, Yıllar ve Ümitler...

On yıl önce... O küçük şehrin tek ana caddesinden ara sokaklardan birine sapıyorum.  Askerim. Haftasonu sadece birkaç saate sığan çarşı izninde önüne bir torba oyuncak koyulmuş çocuk gibiyim, ne yapacağımı bilmez halde oradan oraya koşturuyorum. Sonra kendimi bir internet kafeye atıyorum. Çok başka, çok canlı bir hayat yaşarken kendimi küçücük bir odada günlerimi geçirirken bulmuşum. Onca yıllık radyo deneyimimin karşılığı olarak geceleri...

2 Aralık 2011 Cuma

Benim Dengemi Bozmayınız...

(Yazmaya -boyunun kısalığı uzunluğu bilinmez- bir süre ara verirken...) “Tel cambazının tel üstünde durumunu anlatır şiirdir.” - Turgut Uyar sizin alınız al, inandım morunuz mor, inandım tanrınız büyük, amenna şiiriniz adamakıllı şiir dumanı da caba ama sizin adınız ne benim dengemi bozmayınız... bütün ağaçlarla uyuşmuşum kalabalık ha olmuş ha olmamış sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum ama ağaçlar şöyleymiş ama sokaklar böyleymiş ama sizin...

26 Ekim 2011 Çarşamba

Sıcak Acı...

(Bu yazının Tanju Okan - Kadınım eşliğinde ya da sonrasında okunması önerilir.) yıllar öncesiydi... “şimdi çok sıcak olduğu için hissetmiyorsun” demişti beden eğitimi öğretmenim. kimsenin oraya kadar atlayamayacağını düşündüğü için o son bölüme de kum ekleme gereği hissetmemişti belli ki. oysa beni hırslandıran işte bu genel tavrıydı zaten onun. her şeye ve herkese köşeli sınırlar çizmeyi çok seven öğretmenim, bana hayallerin ve isteklerin...

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bon Jovi, Elton John ve Kendini Baltalayan Organizasyon Sektörü!

Türkiye’de insanlar uzun yıllar boyunca “kasetlerini ve CD’lerini” dinlediği yıldızların konserlerini izleme hayaliyle yaşadı. Bu hayal 90’lı yıllarla birlikte gerçek olmaya, 2000’li yıllarda ise karşımıza seçenekler sunmaya başladı. Şimdilerde “bu akşam çok yorgunum, gitmeyeceğim konsere” cümlesini kuranların arkasına sığındığı çok seçenek olması ya da o ismin yeniden Türkiye’ye gelme ihtimali hepimizi balık hafızalı şımarıklar yapmış durumda,...

27 Mayıs 2011 Cuma

Bir Roxette Gecesi

 Şimdi biraz uzaklaşmış gibi görünsem de hayatının önemli bir dönemini müziğe adamış insanlardan biriyim ben. Hala içimde barınmaya devam eden bu şımarık çocuğun etkisiyle, İstanbul’da yaşamayan biri için kayda değer bir “konser izleme” geçmişim olduğunu düşünüyorum artık. Bizzat organizasyonunda bulunduklarımı da eklersek arsızca ahkam kesebileceğime karar verdim birden. Evet, aniden oldu. Muhtemelen bunda şarkılarını dinlerken ve yayında...

19 Mayıs 2011 Perşembe

Üzümlü Kek ve İncir Reçeli

“Sen bir şey söylemeden gidersin… Öyle bir şey söylemeden gidersin ki, üstüne milyonlarca şey söylenir…” Hep susarak giden oldum ben. Susunca suçlanmak adettendir. Hep suçlanarak giden oldum ben. İç cümlelerim çok şey söyledi giderken, ben hep sustum cümlelerim biterken. Birine açık olmuştum, birine dostum demiştim, birine tüm amaçlarımı yüklemiştim, birini hayatımın anlamıyla süslemiştim. Ama hepsinde de sustum giderken. Ne ağır bir yükle...

3 Mayıs 2011 Salı

Pina Bausch'un izinde...

Anlatmak istediğin çok şey vardır aslında… Sırlar saklarsın bazen, kendine bile söylemediğin. Bazen de söylemek istersin, nasıl söyleyeceğini bilemezsin. Kah içinden gelmez, kah gücün yetmez. Sıkışıp kaldığında aradığın çıkış da, dibe vurduğunda bulduğun kurtuluş da hep sana sunulan hikayelerdedir aslında.   Anlatamadıkları yazan kitaplarla, yazamadıklarını söyleyen şarkılarla, söyleyemediklerini anlatan gösterilerle tanışırsın. Tanışır...

30 Aralık 2010 Perşembe

Ete Kurttekin ve "Temiz" Rock!

Seksenlerin çocuklarındanım ben. O dönemin çocuklarının çok ortak noktası vardır, anıları çok  yerde kesişir. Çünkü o dönem hayatınıza dahil edebileceğiniz "heyecan"lar kısıtlıdır. Müzik gibi... Çoğunluk aynı şarkıları dinlemiştir, çünkü çoğunlukla aynı şarkılar sunulmuştur. Alternatifler hem şu anda olduğu kadar çoğalamamış, çoğalsa da bulmak şimdiki kadar kolay olamamıştır. Seksenlerin ikinci, doksanların ilk yarısı, özellikle...

19 Eylül 2010 Pazar

Gidiş...

Bir şarkı yayılıyor odaya müzik çalardan… Böyle şarkılar radyoda pek çalmaz zaten, dolayısıyla çok iyi biliyorum ne zaman duyacağımı. Yani hesapsızca birden vurma şansı yok insanı; bile bile vuruluyorsun, sen ayarlıyorsun her şeyi ne de olsa! Neden hep geçmişten hesap sorar ki insan? Geleceğin bedelini ödetmek gerek aslında birilerine, bilmiyorsun aslında ama bana yaptıkların benim geleceğimi bitirdi, umutlarımı yerle bir etti. Senden kalanlara...

24 Ağustos 2010 Salı

Never Love A Wild Thing!

(Bu yazı, filmi izlememiş olanlar için spoiler içerebilir.) Truman Capote romanından Blake Edwards yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan 1961 tarihli efsane Breakfast at Tiffany's filminde çılgınlıklarıyla dikkat çeken bir kadının yaşamından bölümler anlatılır. Önceki yaşamından kaçarak hayatındaki herşeyi tamamen değiştirmiş olan Holly Golightly, onu hala çok seven ve onu hala "Lula Mae" zanneden eski eşiyle son bir kez buluşur. Eski eş, Doc,...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Love is Blindness...

Dünya çapında tanınan bir rock yıldızı olmanın sorumluluğu ve ağırlığı altında, dünyanın en çok tanınan gruplarından birinin -o grubun elemanlarının deyimiyle- beyni olmanın sorumluluğunda olan The Edge, deliler gibi aşık olduğu eşinden ayrılmak zorunda kalır. Arkadaşlarına her fırsatta onu hala sevdiğini söyleyen the edge için bu ayrılık ve dünyada her şeyden çok değer verdiği çocuklarından uzaklaşmak, kabullenilmesi çok zor bir travmayı...