24 Haziran 2010 Perşembe

Radyo için yaşamak, Yaşamak için radyo...


Bilenler bilir, hayatının önemli bir döneminde radyo hayalinin peşinden koşmak için ciddi bir "vazgeçiş" yaşamış biriyim ben... Radyonun benim için özellikle o dönemde neden bu derece önemli olduğu ayrı ve çok uzun bir yazı konusu. Şartlar her zaman şu an olduğu gibi gitmeyebilir, hayatımın sonunda kadar radyo yayıncılığı yaşamımın içinde olamayabilir a o seçimimin hayatıma kattığı her ayrıntı için tarif edemeyeceğim kadar mutlu oldum hep. Ve "radyo işi"nin bana öğrettiklerinin önüme serdiği yeni yollardan sayesinde hiç pişmanlık yaşamadım.
En çok "hayatını bu işle geçindirebiliyor musun, ne zaman başka bir işin olacak" sorularıyla muhatap oldum. Doğru, bazen ek işlere ihtiyaç duydum ama çoğunlukla çalışma arsızlığımdan dolayı radyonun yanında (ve radyonun beni yönlendirdiği) işlerdi bunlar.
Ama tüm bunların ötesinde, o mikrofondan seslenebilmenin büyüsünü insanlara anlatabilmekte zorlandım. Evimin bir köşesindeki kutularda saklanmış zarflarda bazı dinleyicilerimizin yaşam öyküleri ve bizim o öykülere dokunma noktalarımız başka şeylerle karşılaştırılabilecek ve yeri doldurulabilecek sıradanlıktan çok çok ötede... Bir de, o zamanlar hiç sesini çıkartmadan her gece seni dinleyen insanların yıllar sonra onların hayatında neleri nasıl değiştirdiğini anlatmaları. Bu huzuru ve tatmini dünyevi hiçbir güçle elde edemezsiniz, bunun size bahşedilmiş çok özel bir armağan olduğunu hiç aklınızdan çıkartmamanız gerekir.

Ekşi Sözlük'te einherjer isimli yazar "Cavatina" başlığına bir yazı ekledi geçtiğimiz günlerde. Ben de 16. yılımda hala neden radyoya devam ettiğimi soranlara verilebilecek en güzel cevaplardan biriyle karşılaşmanın keyfini yaşadım (bir de, çok sevdiğim ekşisözlük'e neden uzun zamandır yazmadığımın açıklamasını bulmanın rahatlığını).
Her kim ise, "einherjer"e sonsuz sevgilerimle...

lisans yılları, izmir. elimde kitabım yatacağım yine birazdan, radyoda trt fm var ve bundan inanılmaz bir keyif alıytorum. sonlara doğru radyo mydonosea switch ediyorum, selim isminde bir dj, inanılmaz enerjik ve hayat dolu bir ses.
her gece, programının sonlarına doğru bir hikaye okuyor: "hafta içi her gece selim'den bir öykü ;)" diyor fragmandaki güzel sesli kadın ve hikaye aslında tam da burada başlıyor. aşklar, fedakarlıklar, olaylar ve kalıntıları üzerine birbirinden güzel ama klasik, her daim internette metnini bulabileceğiniz hikayeler, peki neden selim'den dinlenir? çünkü harikulade bir sesi vardır, neşeli, keyifli ve canlı bir ton, tabi bunda radyo mydonose'un görece üstün ses kalitesini de unutmamak gerekir.
peki tüm bunların cavatina'yla ne alakası var? anlattığı hikayelerin birçoğu cavatina fonuna kuruluydu ve bu şarkıya ne zaman denk gelsem izmir'e bedava gidip oradan canlı olarak ankara'ya bağlanıyorum, hayat adına yaşanmış ya da yaşanacak, belki göreceğim, belki de yanından dahi geçmeyeceğim, belki imkansız belki de olası, "insan" hikayeleri, "bizim" hikayeleri dinleyip tekrar geri geliyorum.
peki dinlediğim ilk hikayelerden biri neydi dersiniz?
ekşi sözlük'e merak saldığım yıllar, alımlar olacak, 6.nesil için (miğferdibi değil) ve birazdan da hikayesini okuyacak selim, önce her zamanki gibi referansını veriyor, ekşi sözlükten bir yazarın entrysini okuyacağını söylüyor. merakım cezbedildi, ancak yazarın isminin "terelelli temcik" olduğunu söyleyince bu birazcık da geri çekildi (kimdir nedir bilmiyordum o zamanlar). pür dikkat dinlemedeyim, okumaya başladı, gelişme ve sonuç. sonuç? işte sonuç: nasıl olduysa, senelerdir ağlayamayan ben, oracıkta, hikayenin son cümlesiyle birlikte gözlerimi dolu buldum.
o dönemlerde, her ne kadar yazarı ve dolayısıyla üyesi olmasam da, ekşi sözlük'ü özgürlük bezeli muhalif yapısıyla farklı bulup, her ortamda oraya ait bir yanım varmışçasına savunuyorum. ancak yaşadığım bu radyo macerasıyla ekşi'ye olan ilgim, gerek yazının kalitesiyle, gerekse de böylesi güzel bir ortama girme şevkiyle bir kat daha arttı ve üyesi olmak için extra bir çaba da sarfetmiştim, bunu hatırlıyorum.
benim için ekşi sözlük "bu"'yken, o'nunla olan arkadaşlığımı böylesi bir olayla perçinleyerek bugünlere getirmişken, nasıl olur da onun iyi olmasını istemem ve trash entrylerine karşı savaş vermem ey insanoğlu? kaliteli yazılar oralarda bir yerde.

bahsi geçen terelelli temcik yazısı burada.

0 comments:

Yorum Gönder