Film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2015 Perşembe

Sezen, O Kadın, Yıllar ve Ümitler...

On yıl önce... O küçük şehrin tek ana caddesinden ara sokaklardan birine sapıyorum.  Askerim. Haftasonu sadece birkaç saate sığan çarşı izninde önüne bir torba oyuncak koyulmuş çocuk gibiyim, ne yapacağımı bilmez halde oradan oraya koşturuyorum. Sonra kendimi bir internet kafeye atıyorum. Çok başka, çok canlı bir hayat yaşarken kendimi küçücük bir odada günlerimi geçirirken bulmuşum. Onca yıllık radyo deneyimimin karşılığı olarak geceleri...

19 Mayıs 2011 Perşembe

Üzümlü Kek ve İncir Reçeli

“Sen bir şey söylemeden gidersin… Öyle bir şey söylemeden gidersin ki, üstüne milyonlarca şey söylenir…” Hep susarak giden oldum ben. Susunca suçlanmak adettendir. Hep suçlanarak giden oldum ben. İç cümlelerim çok şey söyledi giderken, ben hep sustum cümlelerim biterken. Birine açık olmuştum, birine dostum demiştim, birine tüm amaçlarımı yüklemiştim, birini hayatımın anlamıyla süslemiştim. Ama hepsinde de sustum giderken. Ne ağır bir yükle...

3 Mayıs 2011 Salı

Pina Bausch'un izinde...

Anlatmak istediğin çok şey vardır aslında… Sırlar saklarsın bazen, kendine bile söylemediğin. Bazen de söylemek istersin, nasıl söyleyeceğini bilemezsin. Kah içinden gelmez, kah gücün yetmez. Sıkışıp kaldığında aradığın çıkış da, dibe vurduğunda bulduğun kurtuluş da hep sana sunulan hikayelerdedir aslında.   Anlatamadıkları yazan kitaplarla, yazamadıklarını söyleyen şarkılarla, söyleyemediklerini anlatan gösterilerle tanışırsın. Tanışır...

11 Nisan 2011 Pazartesi

Bilgi Sahibi Olmadan...

Garip bir ikilem var hayatta… “İyi” bir şeyler yapmaya başlamanızla birlikte –muhtemelen aynı oranda- hakkınızda konuşulan anların ve konu başlıklarının da sayısı artıyor. Sadece bizim ülkemize özel olduğunu zannetmiyorum ama bizde daha yoğun ilgiyle karşılanan bir mevzu var; insanlar hakkınızda senaryolar üretmeyi seviyorlar. Ne de olsa “hiçbir başarı cezasız kalmaz” diye tanımlanan bir ülkedeyiz biz, mutlaka bu kurala uygun yaşamaya gayret...

18 Ocak 2011 Salı

Aşk Tesadüfleri Sever

Hissedersin bazen… Mantıklı bir sebep aramazsın, aklından geçenleri dayayacak duvarlara bakınmazsın, gerekçelerin peşine takılmazsın. Sadece hissedersin bazen… Tesadüfen karşına çıkan bir ayrıntının peşine takılman gerektiğini hissedersin. Birine tutulmak gibidir hayatın pek çok anı aslında. Birini uzaktan görürsün; bırak huyunu, suyunu, tavrını, edasını, hayallerini, umutlarını, doğrularını, yanlışlarını, daha nasıl yürüdüğünü, adımlarını...

24 Ağustos 2010 Salı

Never Love A Wild Thing!

(Bu yazı, filmi izlememiş olanlar için spoiler içerebilir.) Truman Capote romanından Blake Edwards yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan 1961 tarihli efsane Breakfast at Tiffany's filminde çılgınlıklarıyla dikkat çeken bir kadının yaşamından bölümler anlatılır. Önceki yaşamından kaçarak hayatındaki herşeyi tamamen değiştirmiş olan Holly Golightly, onu hala çok seven ve onu hala "Lula Mae" zanneden eski eşiyle son bir kez buluşur. Eski eş, Doc,...

8 Ağustos 2010 Pazar

"Ev", "Evimiz" Olduğunda...

Günün ilk saatleri… Pek alışık değilim aslında bu saatte eve gelmeye, belki de bu yüzden zorlandım kapıyı açarken. Öğle güneşinin aydınlığı nasıl da canlandırıyormuş evi meğer, hiç fark etmemiştim şimdiye kadar! Yine amma dağıtmışsın her yeri. Bir kere de ben sana kızmadan toplasan şaşırırım zaten… Söylüyorum hep, doğanızda var sizin, erkek milleti kadın olmadan yaşayamaz. Hayır canım, aşktan meşkten bahsetmiyorum, fiziksel olarak hayatınızı...

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Moulin Rouge!

Radyo Mydonose'un ilk yıllarında Irmak bir müzikal programı hazırlardı. Onun programı hazırlarken yaşadığı heyecanı gördükçe ben de ondan -çaktırmadan- birşeyler öğrenmeye çalışırdım. O dönem (biraz da Türkiye'nin müzikaller konusundaki malum eksikliğinden dolayı) hayallerimin bir köşesinde eksilip kaybolan bu heves, 2000li yılların başında bir haftasonu gecesi geceyarısı seansında sadece birkaç kişiyle izleme şansını bulduğum Moulin Rouge ile bambaşka...

20 Aralık 2009 Pazar

Hiç Konuşmadan Anlaşabilir Miyiz Acaba?

Baştan söylemem gerek, Kimselerin sevmediği, duygusal olarak çok yüklü filmlere tutulmakta üzerime yoktur; özellikle de ilişkilerin arka bahçesini gerçek sertliğiyle anlatan filmlere... Closer, Eternal Sunshine Of The Spotless Mind, Moulin Rouge, O Kadın gibi filmleri hayatımı en çok etkileyenler listesinde ilk sıralara almam bundandır. Sanırım bu yüzden fragmanını izlediğim an vuruldum bu filme. Hatta bu yüzden Cuma yayınımızda herkes gibi biz...

25 Haziran 2009 Perşembe

"Gidemem"... "Unut"... "O Kadın"...

Haziran'a çok yakışan "Kırkikindi" yağmurları, Yağmura çok yakışan "O Kadın" şarkıları... ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmemunutamam acı tatlı ne varsa hazinemdiracının insana kattığı değeri bilirim küsememacıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir SEZEN AKSU - GİDEMEM (O KADIN) o sevgiler ki yoktularonlar ümitlerimizdine ümitler yaşlandı gel zaman git zaman SEZEN AKSU - UNUT (O KAD...

20 Nisan 2009 Pazartesi

U2 3D

Hiç bir zaman hiçbir isim ya da gruba "fanatiklik" derecesinde hayranlık beslemedim. Ancak iki grubun hayatımda önemli bir yeri var; Dire Straits ve U2! Dire Straits'ten "Private Investigations" ne zaman bir yerde karşıma çıksa herşeyi bir kenara bırakırım. "On every street" ya da "You and Your Friend"in içindeki soloların kıymetini bile biriyle karşılaştığımda sarılasım gelir. (tamam, biraz abarttım kabul.) Ya da, U2'nun "Rattle and Hum" albümü...

4 Eylül 2007 Salı

I'll Wait For The Next One

2003 yılı Oscar Ödüllerinde "Live Action Short Film" dalında adaydı "J'Attendrai Le Suivant", ya da daha çok bilinen adıyla "I'll wait for the next one"... Ödülü ona gitmedi belki, ama ödülden daha fazlasını bir efsane gibi elden ele dolaşarak kazandı. 4:30'luk bir film insanı ne kadar etkileyebilir gibi bir sorunuz varsa aklınızda, cevabı bu filmde... Önyargılı olmayın, sonuna kadar izleyin: ...

Lost Room

Lost, Prison Break, 24, Nip Tuck derken hayatımız dizilerden geçilmez oldu... Etrafımdan gördüğüm kadarıyla kimse bu durumdan şikayetçi değil, sanki sinemanaın pabucu biraz dama atılmış gibi... Sinema ve dizi arasında kalanlar için karşı koyulmayacak bir seri The Lost Room... Her bölüm yaklaşık 90-100 dakika, yani bir sinema filmi uzunluğunda; ki diğer dizilerde en büyük farkı bu zaten. Bir gizemli oda, ve dünya üzerinde dolaşan odayla bağlantılı...

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Emre Aydın

Sözün tam olarak nasıl olduğunu hatırlamıyorum, aramaya da üşendim nedense; keçilerle koyunlardan biri olmuyordu, olana da "abdurrahman çelebi" diyorlardı...Biraz garip bir giriş olduğunun farkındayım, ama bir konser gecesi sahne arkasında böyle tanımlamıştı müzik dünyasının "popüler" isimlerinden biri onu... benim ciddiye aldığım yorum ise bir organizasyon şirketi yetkilisinden gelmişti: "bu yıl para kazandıran bir tek isim var, o da Emre Aydın!..."Sesini biraz "uç" kullanması, şarkı sözlerinin fazla "ağlak" olması, röportajlarında hep abartılı...

4 Nisan 2007 Çarşamba

IMDB

Eskisi kadar rahat olamasam, zaman bulamasam da benim için kendime ayırdığım en güzel zamanlar yemek+kahve+sinema (ve elbette aynı mantıkta bir arkadaş!) ekseninde dönüyor. Hala birçok filmin sadece sinemada izlenmesi gerektiğine inanan saf kitlenin içindeyim (yani Hollywood bana çok şey borçlu!). Sinema dediğinizde tüm dünyanın kabul ettiği 1 numaralı kaynak The Internet Movie Database. Her ne kadar biraz "soğuk" bulsam da, bu sitenin neden takdir...

27 Mart 2007 Salı

Mutluluk

Son zamanlarda karşılaştığım en iyi film... Eğlenmeyeceksiniz, gördüklerinizden hoşlanmayacaksınız belki, ama kesinlikle çok etkileneceksiniz... Roman zaten çok güçlüydü, filmde herşey yerli yerine oturmuş, ama özellikle oyuncular muhteşem... Özgü Namal'a (genel olarak itici bulsam da) "Organize İşler"de şapka çıkartmıştım, bu filmde adeta oyunculuk dersi veriyor... Murat Han ve Talat Bulut ekibi tamamlıyor, kurgu, görüntü yönetmenliği, hikayenin...

14 Şubat 2007 Çarşamba

Eskilerden Bir Sayfa Ve...

Çemberimde Gül Oya dizisinin ilk günleriydi... Uzunca zamandır beni televizyon karşısına oturtabilen ilk projeydi Çağan Irmak'ın bu dizisi... O zamanlar diziyle ilgili herşeyi izlemeye çalışıyordum. Derken bir gece Zaga'da dizi ekibini gördüm. Herkese normal sorular sorulurken, nedense Özge Özberk'in üzerine diğerlerinden daha fazla yükleniyorlardı. Ortada "o dönemin bir karakterini canlandıran birinin o dönemle ilgili herşeyi bilmesi" gibi bir zorunluluk...

18 Eylül 2006 Pazartesi

Bono

Kitap okumaya ve film izlemeye -garip saatlerde de olsa- az biraz vakit ayırabiliyorum bu aralar; tanıyanlar benim için bunun ne büyük keyif olduğunu bilirler... Yıldönümü itibariyle birtakım 11 Eylül filmleri (Loose Change'i kesinlikle izlemelisiniz, her ne kadar sonradan filmdeki birçok tez çürütülmüş olsa da...), ve Unfaithful, Sin City, Taking Lives, 21 Grams gibi daha önce sinemada izlediğim filmleri hatırlamak, bilmemkaçıncı defa Eternal Sunshine...

5 Ağustos 2006 Cumartesi

Sinema Ve Yer Seçimi

Geçenlerde Bezen'in yazdıklarını okurken aklıma gelmişti, üzerine dün de aynı holdinge bağlı çalıştığımız Mybilet'e gidince yazmanın zamanı geldi diye düşündüm... İki işte birden çalıştığım ve hayatımın sadece işte ve yolda geçtiği yaklaşık 4 yıllık yoğun bir dönemde (şimdi yan gelip yatıyorum sanki!!!) yegane eğlencem sinemaydı... Gündüzleri Sports'ta çalışır, akşamları da radyoya yayına gelirdim, sadece Cuma akşamlarım boştu, ve o koşturmacada...