
işte tam da bu yüzden, dünyadan en çok nefret ettiğim zamanlar böyle kız çocuklarının öldürüldüğü günler. bu kirli savaşın taraflarından herhangi biri bir kız çocuğu öldürdüğünde ne uğruna mücadele edilen demokrasinin, ne tek çıkar yolumuz olan barışın, ne tek umudumuz olan kardeşliğin, ne de bayrakların üzerindeki yıldızların anlamı kalıyor çünkü. pek çok insanın aslında yalancı olduğu gün gibi ortaya çıkıyor. dünyanın bütün şarkıları türküleri, bütün gülümsemeleri sahipsiz kalıyor ulan kızlar ölünce.
bugün bu saatlerde onun ölü bedeninin başına toplanıp zafer veya intikam çığlıkları atanlara diyecek sözüm yok. ama ölü kız çocukları iyi bir insan olmak isteyenler için de güzel günler olabileceğine dair hiçbir umut bırakmıyor bende. her gün biriniz bir yerlerde bir kız çocuğunu öldürürken ben bugün hala nasıl barıştan bahsedeyim ulan, insanlarda barışa inanacak umut mu bıraktınız! s...... sizin soğukkanlılığınızı da, barışa olan inancınızı da. ben bugün hiçbir şeye inanamıyorum lan, en çok da size inanamıyorum...
buse sarıyağ bugün benim dünyadan da, türkiye'den de, türklerden de, kürtlerden de, dünyaya kendi sığ ve zavallı perspektifleri içinden bakan orta sınıf milliyetçilerinden de, hayata dair konuşup duran ama hayata dokunmasını bilmeyen solculardan da nefret etme sebebim. bugün savaştan bahseden herkesten de, barıştan bahseden herkesten de nefret etme sebebim. çünkü biliyorum ki onun kanı bütün bu insanların ellerine bulaştı. çünkü buse, onun kanı üstüne bir gelecek kurmayı hayal eden herkese bugüne kadar tüm yaptıkları ve yapmadıklarıyla aslında sadece bir katil olduklarını hatırlatan bir yara. onu sevenlerin şu anda çektiği acıları anlayabilemem mümkün değil, ama bu sabah her çocuk lafı geçtiğinde gözümün önünde canlanan o kız çocuğuna bişey olmuş gibi. buse öyle için için kanayan bir yara ki, türküyle kürdüyle, ordusuyla, örgütüyle, sağduyuya davet edeniyle, şahiniyle lanet olsun hepinize, ben bir kızım olsun isteyemiyorum artık ulan dedirtiyor.
ah be buse...
0 comments:
Yorum Gönder