14 Şubat 2007 Çarşamba

Eskilerden Bir Sayfa Ve...

Çemberimde Gül Oya dizisinin ilk günleriydi... Uzunca zamandır beni televizyon karşısına oturtabilen ilk projeydi Çağan Irmak'ın bu dizisi... O zamanlar diziyle ilgili herşeyi izlemeye çalışıyordum. Derken bir gece Zaga'da dizi ekibini gördüm. Herkese normal sorular sorulurken, nedense Özge Özberk'in üzerine diğerlerinden daha fazla yükleniyorlardı. Ortada "o dönemin bir karakterini canlandıran birinin o dönemle ilgili herşeyi bilmesi" gibi bir zorunluluk yoktu elbette, ama Özge yine de konuya gösterdiği ilginin ve daha da önemlisi rolüne gösterdiği emek ve saygının görülmesi için uğraşıyordu...
Birden gözümde Televizyon Çocuğu programının popüler olduğu dönemlerde Okan Bayülgen'e konuk oluşumuz canlandı. ODTÜ Radyo Topluluğu başkanıydım o zamanlar, oldukça güzel ve dikkat çekici işler yapıyorduk. İlk büyük organizasyonumuz için de Okan Bayülgen söyleşisi düzenlemiştik. İçtiği özel sigara markasına kadar tüm ayrıntıları düşünmüş olmamız ve ODTÜ'de bu işi son derece profesyonel bir şekilde yürütmemiz onun da dikkatini çekmişti. Bunun devamında da bizi programına konuk etmek ve Türkiye'yle tanıştırmak fikrini bizimle paylaşmıştı, ve devamında bir gece kendimi o dönemlerin en çok izlenen televizyon programında Okan Bayülgen'in karşısında bulmuştum...
Elbette çok heyecanlıydım, ama birileri gereksiz bir şekilde "sizin böyle popüler işler yapmanız ODTÜ ruhuna yakışıyor mu" imalarına girişince biraz canım sıkılmıştı... Evet, bir şekilde onları da cevapladığımı, ve açıkçası ODTÜ'yü orada gayet güzel temsil ettiğimizi hatırlıyorum, ama anlamsız yere gerilmiştim...
Özge'nin üzerine -üstelik yine aynı programda- gelindiğini görünce ona birşeyler söylemek istedim. Genelde uzaktan izlemeyi ve karışmamayı tercih ederim, ama aklımdan geçenleri toparladım ve ona bir mail gönderdim. Ne bir cevap, ne bir takip kaygım yoktu, sadece paylaşmak ve onu anlayan birilerinin olduğunu belirtmek istemiştim... Belki de bu yüzden sonrasında ne olduğunu, mail'in ona ulaşıp ulaşmadığını merak bile etmedim, kayıtlarımdan silindi gitti...
Derken, Selma aradı Pazar sabahı... (Selma BKM kahramanlarından biridir... Kendisinden habersiz onu burada daha fazla deşifre edemem, ama her İstanbul seyahatimde görmem gereken birkaç kişiden biri olduğunu söylersem, pek sevdiğim bir arkadaşım olduğu anlaşılır sanırım.) Ankara'da olduğunu duymak güzeldi, Özge Özberk'in imza günü için burada olduklarını duymak ilginç oldu!... Sözleşildi, AnkaMall'de imza gününde Özge'nin yanında bodyguard edasıyla duruldu, Özge imza dağıtırken Selma'yla kahve kaçamakları yapıldı, özlem giderildi, geri dönüldüğünde yıllar öncesinden akıllarda kalan bu anı paylaşıldı, yorumlar yapıldı, laf lafı açtı... (İşin magazin ve "deşifrasyon" boyutuna girmeme isteğindeyim, ama Özge Özberk'in hayran kitlesiyle ilgisi ve profesyonelliği takdirle takip edildi) (Şu "profesyonellik" kelimesi de bu tür konuşmalarda ne kurtarıcı bir kelimedir!!!) İmzalar bitirildi, yemekler yenildi, ilk fırsatta görüşmek üzere sözleşildi...
Her aynı ortamda bulunduğum insanı buraya yazıyor, ya da onlarla ilgili herşeyi burada anlatıyor değilim, aksine asla suistimal etmem o samimiyeti, ama yıllar sonra böyle bir tesadüfle karşılaşmak, ve yıllar sonra bunu ona karşı dile getirebilmek benim için oldukça keyifliydi açıkçası... Böylelikle Özge'yi de bir şekilde bu sayfaya konuk etmiş olduk.

Yolu açık olası bir insan; dilerim hep iyi işlerle gündemde olma şansını yakalar Özge...

0 comments:

Yorum Gönder