24 Ağustos 2010 Salı

Never Love A Wild Thing!

(Bu yazı, filmi izlememiş olanlar için spoiler içerebilir.)



Truman Capote romanından Blake Edwards yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan 1961 tarihli efsane Breakfast at Tiffany's filminde çılgınlıklarıyla dikkat çeken bir kadının yaşamından bölümler anlatılır. Önceki yaşamından kaçarak hayatındaki herşeyi tamamen değiştirmiş olan Holly Golightly, onu hala çok seven ve onu hala "Lula Mae" zanneden eski eşiyle son bir kez buluşur. Eski eş, Doc, onu eve getirmek için gelmiştir. Buna inanmasını sağlayan Holly, otobüs hareket etmek üzereyken (o günlerde hayatındaki tek gerçeklik olan Paul Varjak'tan izin isteyerek) Doc'a onunla gelmeyeceğini söyler...


Doc : I love you Lula Mae.
Holly : I know you do, and that's just the trouble. It's the mistake you always made, Doc, trying to love a wild thing. You were always lugging home wild things. Once it was a hawk with a broken wing... and another time it was a full-grown wildcat with a broken leg. Remember?
Doc : Lula Mae there's something...
Holly : You mustn't give your heart to a wild thing. Never love a wild thing... you can't give your heart to a wild thing: the more you do, the stronger they get. Until they're strong enough to run into the woods. Or fly into a tree. Then a taller tree. Then the sky. That's how you'll end up... If you let yourself love a wild thing. You'll end up looking at the sky.

(Asla vahşi bir şeyi sevme... Kalbini vahşi bir şeye veremezsin: ne kadar verirsen, onları o kadar güçlendirirsin. Ta ki ormana kaçacak kadar güçlü oluncaya kadar. Ya da bir ağaca uçacak kadar. Sonra daha büyük bir ağaca. Sonra gökyüzüne. Sonunda olacağı budur...
Eğer kendine vahşi bir şeyi sevme iznini verirsen, sonunda kendini sonsuz gökyüzüne bakarken bulursun...)

(Videoda kullanılan şarkı: Sia - Breath Me)

0 comments:

Yorum Gönder