Radyo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Radyo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Ekim 2006 Pazartesi

Portecho


Bugünlerde en fazla dinlediğim isim Portecho...
En baştan belirtmeliyim, elektronik müzik sevmeyenler hayal kırıklığı yaşayabilir, ama özellikle seksenlerin müziği ve Depeche Mode, Camouflage gibi isimlerin müziklerini özleyenler için bulunmaz bir nimet. (altyapılı versiyonlar diyebiliriz bir nevi...)

Şarkılar zaten güzel, ama albüm fotoğraflarından, pazarlama stratejisine kadar herşey gerçekten çok şık... Oğuz'un şirketi Elec-trip Records bu işi gerçekten çok iyi götürüyor bence...
(Bu arada Oğuz Kaplangı'nın benim bu işlere bulaşma aşamamda en büyük destekçim olduğumu, ve şu piyasada halen -pek görüşemesek de- en sevdiğim adam olarak yerini koruduğunu söylemeden geçmemeliyim... Eşi Çiğdem'le birlikte ikisine de bu vesileyle buradan selamlar...)

29 Ekim 2006 Pazar

Uzman Selim

Son zamanlarda en çok eğlendiğimiz olaylardan biri;

Özellikle hanımlar InStyle dergisini biliyorlardır... Amerika'da oldukça popüler bir kadın dergisi olan InStyle bir süredir Vatan Dergi grubu aracılığıyla Türkiye'de de çıkıyor.


Derginin Ekim sayısının ana konsepti "En Seksi Ne" olarak belirlenmiş. Sayfalar ilerledikçe çeşitli uzmanlardan alınan fikirlerle oluşan "Hayatınızı Hareketlendirin" bölümü başlıyor:


ve bir sayfa daha çevirdiğinizde bakın müzikle ilgili karşınıza ne çıkıyor (uzman isimlere dikkat!):


Uzmanlık alanımı basın da keşfetmiş durumda(!); artık takıldığınız bir yer olursa çekinmeden sorabilirsiniz:))

(Bu arada Pınar'a sevgiler!!!)

The Selector Launch Party "Kamera Arkası"


Uzunca bir süredir hazırlıklarını yaptığımız The Selector projesi sonunda 16 Ekim günü hayata geçti...

The Selector, İngiltere'de British Council için hazırlanan bir "İngiliz müziği" programı... Program ve ilk gece için düzenlediğimiz The Selector Launch Party" ile ilgili ayrıntılar zaten Radyo Mydonose ve British Council sayfalarında anlatılıyor. Ben her zaman olduğu gibi bilgiler için ilgilileri oraya yönlendirerek bir parça kamera arkasından bahsetme niyetindeyim...

Yaklaşık 6 hafta hiçkimseyle görüşmediğim kadar görüştüğüm ve kimseyle konuşmadığım kadar konuştuğum Bahar'la bu projenin Proje Koordinatörleri olarak işe başladık... Önce ilgililer ve yetkililerin katıldıkları toplantılar, ardından programın yayın ayrıntılarının belirlenmesi, ve son olarak ilk gece için Newcastle Gate 66 Club'da düzenlediğimiz kokteyl/parti...

Gate 66 aslında oldukça küçük sayılabilecek, fakat müzik ve ışık sistemleri açısından oldukça iyi bir mekan. Bizim de o gece için hazırladığımız görseller ve lazer gösterileri biraraya gelince mekan tam anlamıyla "The Selector" formatına uygun bir hale geldi.

Dürüst olmak gerekirse, benim daha önce radyomuz adına organizasyonunu üstlendiğim konser ve partilere göre farklı bir geceydi; ama katılanların memnun kalması ve amacına hizmet etmiş olması yeterli görünüyor... Zaten gazetelerde ya da dergilerde de ilgili haberlere rastlamış olabilirsiniz... (Öte yandan Selen'in anlattığı gibi geceyi ilginç noktalara getirmiş olan arkadaşlara da selamlarımızı göndermemiz gerek!!!)

Bu arada; programı Andrea Oliver sunuyor. Aşağıda gördüğünüz de, dünya tatlısı Andrea'nın gazetecilere karşı koyamayacakları pozlar verdiği anlardan biri:)


Her Pazartesi saat 22:00'de Radyo Mydonose'da yayınlanan programa katılanlar IPod Shuffle kazanma şansı yakalıyorlar, aklınızda bulunsun...

6 Ekim 2006 Cuma

Bodrum Bodrum

Hayatım boyunca hiçbir yaz bu kadar çok yer dolaşıp, bu kadar tatile hasret kalmamıştım!... Gitmediğim yer kalmadı, ama yorgunluktan ölmek üzereyim; sadece birkaç günlüğüne kaçmak için fırsat kolluyorum, olmuyor, olamıyor...
Geride kalan haftasonu Bodrum'daydım... Birçok zaman olduğu gibi Gökmen, ben ve yol arkadaşımız Transporter, Cuma'dan yola çıktık. Tarihe geçecek heyecenalı bir yolculuktu... Denizli civarlarında Bodrum'a yönelmek üzereyken İzmir'deki yoğun yağmur haberi, vericilerin bulunduğu Teleferik'e yıldırım düşmesi, yayının durması, bizim bir anda güzergah değiştirmemiz, vs... Uzun zamandır ilk defa bir organizasyona koşturmadan, rahatça gidebileceğimizi hesaplarken, hatta iftarı nerede yapsak ki fantezileri kurarken ancak sabaha karşı saat 4'te Bodrum'a inebilmemiz...

Bodrum'da Marina Yacht Club'da Famous Cup'ın sponsoruyduk, yani neredeyse 2 tam gün boyunca Marina ve civarında yaşadık:) Marina'nın muhteşem yemeklerini sadece izlemekle yetinmek üzücüydü tabi (Ramazan ve oruç münasebetiyle), ama Nazlı'dan sözler aldığımıza göre bunun devamı gelecek:)

Hazır yeri gelmişken, ve hazır bu kadar ünlüyü birarada bulmuşken, birer küçük cümleyle magazin dünyasından son haberleri verelim:
Aysun Kayacı zannedildiğinden kısa boylu, ve hatta göbeği bile var!!! Ama sahneye çıktığı anda ya da poz verirken gerçekten devleşiyor, bravo!.. Ebru Güzel hayatım boyunca gördüğüm en rahatsız edici "celebrity"lerden biri... Sertab Erener ufacık tefecik, ama -daha önce de aynı şeyleri düşünüyordum- son derece pozitif ve sıcakkanlı, Demir Demirkan'a saygı duyduk, o kadar genç kız hayranı olması boşuna değil... Fatih Ürek aynen Fatih Ürek(!), Levent Yüksel tamamen kendi halinde bir adam (Levent ve Demir'in yanyana geldikleri ve gazetelere yansıyan buluşmalarında arka tarafta beni de görebilirsiniz:) ), Berna Laçin -benim için- tam hayal kırıklığı, neredeyse benim kadar kilolu!!!... Ve merakla beklenen isim; Ozan Orhon gerçekten abartmış, bu kadar zayıflamak iyi değil... Dahası da var, ama bu kadarı şimdilik yetsin...

Bir de, Ali Poyrazoğlu'nun muhteşem bir seminer/gösterisi var iş hayatı, ekip ruhu ve liderlik üzerine... İnsan neredeyse tüm hayatını bir kez daha gözden geçirme gereği duyuyor ve adeta arınıyor, temizleniyor... Bir şekilde karşınıza çıkarsa, sakın kayıtsız kalmayın Ali Poyrazoğlu'nun bu "etkinliği"ne...

Son olarak Alisa ve Arsevi'ye de buradan selam göndermeden olmaz; onlar oradaki işlerimiz kolaylaştırmak için ellerinden geleni yaptılar, hatta Arsevi 2 yerine 1.5 elle çalışmasına rağmen gayet iyiydi:)

Onları biraz yorduğumuz için sonlara doğru biraz dağılmış gibiydiler, ama en mutlu oldukları anı kayıtlara düşmekte fayda var... Bir ara ikisini kelimenin tam anlamıyla "hopbidi hopbidi" bana doğru gelirlerken gördüm... "Hayırdır?..." diye sorduğumda aldığım cevap yeterliydi:
- Selim Beeey, çok mutluyuzz... Aysun Kayacı'yı yakından gördük, hem kısa boylu, hem de göbeği vaaar!!!

1 Ağustos 2006 Salı

Yol Şarkıları

Uzun yolda araba kullanmak en keyif aldığım "kaçış"lardan biridir...
Kolay kolay sıkıldığım görülmemiştir, hiç durmadan kilometrelerce yol gidebilirim, yeter ki müzik olsun...

Şu yanda görmekte olduğunuz kader arkadaşıyla 20 günde 4000 km'den fazla yol yaptık... Her ne kadar iş gereği tamamen yabancı müzikle haşır neşir olsam da, evet, itiraf ediyorum, ben araba kullanırken arsız bir Türkçe müzik dinleyicisiyimdir... Bu yolculuk boyunca iş gereği şehir merkezlerinde elbette Radyo Mydonose dinliyordum aralıksız, ancak şehirlerarası bitmez tükenmez yollarda telefonumdaki MP3lerin arasından iki albüm bana çok sıkı arkadaşlık etti...

Öncelikle bir itiraf, benim bu iki isimle de yıldızım bir türlü barışamadı şu ana kadar (sonra neler olacak bilemem), televizyonda gördüğümde hemen zap yapıyorum, fotoğraflarını görünce sayfa değiştiriyorum... Ancak her ikisinin de son albümleri yaz yolları için tek kelimeyle harika!...

Pamela'nın yeni albümü Cehennet'in en önemli özelliği minimum enstrüman kullanılmış olması; genelde enstrüman yerine Pamela'nın sesinin değişik tonlarını üstüste kullanmışlar. Öyle ki bazı şarkılarda Pamela'nın 6-7 değişik sesi aynı anda duyuluyor. (hayır efendim, onu ayırdetme potansiyelim yok, kendisi söyledi!...)
Albümün çıkış şarkısı "Artık birşey yapmak lazım"ı herkes biliyor, benim tavsiyem "Seviyorum Sensiz Ankara'da" şarkısı; ama ama ama, "Gerçek Hayat" diye bir şarkı var ki; çok geç keşfedilecek, ama kimilerini fena bağlayacak, benden söylemesi...

Diğer bir albüm "Tek Taşımı Kendim Aldım". Bence bu ülke sınırlarında iticilikte son noktadır Nil, ama bu konuyu geçelim şimdilik. İşten az buçuk anlayan biri olarak şunu söyleyebilirim, besteler ve düzenlemeler teknik olarak çok başarılı, şarkı sözleri (anlamlarından bahsetmiyorum, kelimelerin seçilmesi ve kullanılmasını kastediyorum) son derece başarılı seçilerek biraraya getirilmiş, ve vokal kesinlikle daha da gelişmiş durumda... İlk şarkı Pırlanta'yı atlayalım, Kamikaze, Peri, Bu Mudur öne çıkıyor; benden gelen öneriler ise "Siz" ve "Parçalı Bulutlu"... Bu albüm gerçekten tam bir "güneye yolculuk albümü"...

Bir de son olarak;
beni tanıyanları biraz şaşırtacak, biliyorum, ama dürüst olmakta fayda var... Bunlara ek olarak bir şarkı daha var; o da Gülben'in "Yalnızlık" şarkısı...
Durumu şöyle anlatayım;

Bu fotoğraf Çeşme'den İzmir'e geçiş anı; yol zaten çok keyifli, otoban bu noktada kıvırılıyor olduğu için tam karşıda deniz, manzara harika, güneş tam tepede, pırıl pırıl ve fonda bu şarkı...
Bu durumda sizce de şarkıya takılmak için yeterli sebep yok mu?...

"yalnızlık alır götürür, vay beni, yazık bana,
eller böyledir hep ayırır, karışıp sevdalara..."

19 Mayıs 2006 Cuma

Özgürlük!

"Ben şu anda mikrofonun bu tarafında özgürce konuşabiliyor, ve aklımdan geçenleri özgürce ifade edebiliyorsam,
siz şu anda radyonun diğer tarafında beni kendi isteğinizle dinleyebiliyorsanız, hatta belki de bu söylediklerim size sıkıcı geldiği için birazdan başka bir frekansa geçebilecek, ya da radyoyu tamamen kapatabilecekseniz, bu özgürlüğü bile en çok O'na borçluyuz aslında...

İşte bu yüzden 19 Mayıs'ta, O'nu saygıyla, ama daha çok sevgiyle anıyoruz...

Teşekkürler Atam!..."


Radyo Mydonose'da Selim'in böyle günlere rastlayan yayınları bu anonsla başlar...

Belki de son olaylardan kaynaklanıyor, hediyeler dağıttığımız yarışmalardan daha çok katılım, daha çok mail gördüm inbox'ımda bu anonstan sonra...

Ve, söz uçar gider malum,
yazı kalsın istedim...

16 Mayıs 2006 Salı

Tom Novy!

Gerçekten hayatım boyunca tanıdığım en ilginç insanlardan birisi olarak yerini alacak hafızamda... Daha önce Africanism, Benassi, Rachael Starr, Global Deejays organizasyonlarında dünyaca ünlü DJ'lerle tanıştım (aman da ne kadar havalıyım!!!), ama hiçbiri Tom kadar eğlenceli değildi.
Aslında o Avrupa'da gerçekten çok çok iyi tanınan ve ciddi bir hayran kitlesi bulunan bir DJ/Prodüktör. Türkiye onu yeni yeni tanıyor. Yaptığımız partilerde yaklaşık 2500-3000 kişi onu yakından tanıdı ve sahnede -özellikle de gece ilerledikçe- nasıl bir DJ performansı sergilediğini gördü.

Tom Novy DJ performansının yanında sahnedeki pozitif enerjisiyle de çok ilgi çekiyordu... Dürüst olmak gerekirse, ben parça çalarken sahneden atlayıp seyircilerin yanına gelen, fotoğraflar çeken, sohbet eden ve tekrar sahneye dönen bir DJ daha önce görmemiştim...:) Gerçekten öyle, abartmıyorum!!!
Tabi akıllarda kalan bir önemli ayrıntı da(!), Tom'un kebap ve rakıya gösterdiği yoğun ilgi oldu... Sanırım bunda Ankara'daki yemekte onu tanıştırdığımız Hacı Arif Bey'in meşhur karışık kebapları kadar, üzerinde adı yazılı olan pidenin de etkisi vardı!!!:))

11 Mayıs 2006 Perşembe

İzmir, Hayat Değiştirten Şehir

İzmir'e çocukluğumda gidişimden bu yana hep aklım orada kalmıştır. Ve her gittiğimde de yine aynı şeyleri düşünürüm. Ne İstanbul karmaşası, ne Ankara bozkırı, tam bir denge vardır İzmir'de. Bu son seyahatte -her ne kadar bu defa kelimenin tam anlamıyla nefes alamadan koşturmuş olsak da- yine İzmir'e tutuldum kaldım...
Bu fotoğraf Radyo Mydonose vericisinin bulunduğu "Teleferik" adıyla bilinen yerden çekildi...



Bu şehir, insana "topla pılını pırtını, bırak herşeyi, gel burada sıfırdan yepyeni bir hayat kuralım" dedirtme gücüne sahip bir şehir... Karşınızdakinin ne söyleyeceğini düşünme gereği hissetmiyorsunuz dahası:)

Ama bir küçük not; son seyahatlerimin tamamına yakını organizasyonlar sebebiyle olduğu için gece geç saatlerde İzmir sokaklarında vakit geçirmek durumunda kaldım. İzmir, gece hayatının karmaşıklığı ve tehlikeleri konusunda İstanbul'u en yakından takip etmeye başlayan il olmuş gibi görünüyor, böyle devam etmemesini dilemekten başka birşey gelmez elden...
Malum, hayatım bir süre sonra bir şekilde orada devam edecek gibi görünüyor...

8 Mayıs 2006 Pazartesi

Tom Novy Partileri

Aslına bakarsanız ben öyle çok da dans müziği tutkunu biri değilimdir, ama iş gereği bi şekilde içine dalmak zorunda kalabiliyor insan...
Son 6 ay içinde radyo için organize ettiğimiz 4. büyük parti organizasyonu bu, ve yarın akşamdan sonra benim yine bir süre hayattan kopmama sebep olacak maraton başlıyor...
Daha önceki partiler gerçekten çok başarılı geçmişti, bunun da öyle olacağını bekliyoruz... Tabi, organizasyon bir radyo istasyonu partisi olunca, amaç sadece belirli bir rakamı yakalayacak kadar bilet satmaktan çıkıyor, iş olabildiğince çok tanıtım yapmaya geliyor...
Galiba bu konuda üzerimize düşeni yapabildik.
Tom Novy ilk defa Türkiye'de olacak... Aslında gerçekten türünde çok çok başarılı, ama Türkiye'de o kadar da tanınmıyor maalesef...
Hepsinin ötesinde, gerçekten yoğunötesi bir organizasyon daha yarın gece itibariyle beni bekliyor... Organizasyon ayrıntıları Radyo Mydonose sayfasında, ben de bi kaçamak vakit bulabilirsem burada "sahne arkası"ndan bahsederim...

7 Mayıs 2006 Pazar

Neden "Bizim Selim"?

Nedir bu "Bizim Selim"???

Vakt-i zamanında program tanıtımları yapılırken Didem bir anda bir şarkıya "cover" yapmaya başladı ve bir yerlerde "Bizim Selim, Bizim Selim" diye bir melodi oturdu.
Bu o kadar güzel oldu, ve radyo dinleyicileri o kadar benimsediler ki; telefon bağlantılarında, söyleşilerde, tanışmalarda, toplantılarda herkes beni "Bizim Selim" diye tanımaya başladı...
Ben de bu "tanınma" konseptine kayıtsız kalamazdım, olay budur efendim:)