28 Haziran 2009 Pazar

Bir ÇGHB hikayesi...


Hiç şüphesiz bu yıl "show biz" sektöründeki en önemli iş "Çok Güzel Hareketler Bunlar"...
Bu akşam sezon finaliyle tatile giren proje, televizyondaki başarısının yanında, turnelerde Türkiye'de uzun zamandır görülmemiş bir etki ve güç yakaladı. Bir süre önce tek gecelik gösteri için Ankara'ya geldiklerinde gördüğüm manzara gerçekten inanılmazdı. BKM Basın İlişkilerinden sorumlu Selma Semiz'in de söylediği gibi, Tarkan'ın en zirve zamanları da dahil olmak üzere birçok organizasyona şahit olduk, ama böylesine çılgınca bir hayranlık hiç görmedik şimdiye kadar...

Size durumu şöyle özetleyebilirim:
Solda gördüğünüz çanta ve hırka Büşra Pekin'e ait. Anadolu Gösteri Merkezi'nde oyun bittikten sonra ekip hayranlarla buluşacak ve imza dağıtılacak, fotoğraf çekilecek. Öylesine ciddi (ve çılgın) bir kalabalık var ki, oyuncuları onların arasına göndermenin en doğru yolu bulunmaya çalışılıyor. Bazı oyuncular ellerindeki çantaları ne yapacaklarını düşünürken, Selma "O benim arkadaşım, merak etmeyin" diyerek elime birkaç çanta tutuşturuyor. Zaten beni aralarda sahne arkasında da gördükleri için içleri rahat. Kapı aralığından bizim kalabalığı görüyor olmamıza rağmen, bulunduğumuz yer loş olduğu için ben de rahatım, herşey kontrol altında... Oyuncular kapıdan göründüğü an itibariyle belki ancak yıllar önce Elvis'in konsere çıkarken karşılaştığı gibi bir çılgınlık çıkıyor ortaya. Abarttığımı düşünmeyin, orada olsaydınız bana hak verirdiniz. Ben o karambolde sessizce kenara çekilip beklemeye başlıyorum. Derken yanımdan koşarak geçen gruptan bir kız duruyor ve bana bakarak söylenmeye başlıyor:
"Aaaa, inanmıyorummm! Büşra'nın çantasıyla hırkası bu di mi, di mi!!! Yaaa, ben gördüm senii, bu onun hırkasııı! Aman Tanrım!..."
Yani, evet, bu onun çantası ve hırkası, da ne yapabilirim ki?...
Kızlar çantaya ve bana bakıyorlar, ben duymamış ve anlamamış gibi şaşkın şaşkın kafamı tavanda dolaştırıyorum. Hayır, durum da öylesine garip ki, ortada sadece iki seçenek var:
Birincisi, hırka ve çanta bana ait olabilir, ki bu seçeneği düşünmek bile istemiyorum!
İkinci seçenek de, hırka ve çanta kız arkadaşıma ait, ve ben artık kaç yaşında biriyle birlikteysem kız çığlıklar atarak oradaki kalabalığa karışmış! Evet, bu da hiç uygun bir durum değil!
Allahtan şanslı günümdeyim, ben ne yapacağımı ve kutsal emanetleri nasıl koruyacağımı düşünürken yanda Ersin ve kalabalık bir güruh beliriyor, kızlar "Eeersiiiinnn!" diye hedef değiştiriyorlar. Ben de fırsattan istifade hemen kapının kenarına ve karanlık bir bölgeye kaçıyorum. (Ve başıma ne iş açtıklarını unutmamak için Büşra'nın çantası ve hırkasını fotoğraflıyorum!:) )

Devamında ekiple yemek, If Performance Hall'da Bora Uzer izlemeye teşebbüs etmek, kalabalık ve birtakım sarhoş hayranlardan dolayı erkenden çıkmak durumunda kalmak, otel lobisinde geç saate kadar süren keyifli bir sohbet. Ve ekibin neden bu kadar başarılı olduğunu bir kez de "kamera arkası"ndan görmek, o derece yoğun tempoyu idare edebilmelerini ve çalışkanlıklarını takdir etmek...
Birkaç ismi yeri gelmişken yazmam gerek; Büşra, Oğuzhan, Eser, İbrahim, Zeynep ve Gülhan'a özel teşekkürler ve sevgiler samimiyetleri için... (Ve elbette Selma! Her zaman!)
Ve yine yeri gelmişken yapmadan geçmek istemediğim bir de BKM Mutfak eleştirisi; akraba, hemşehri, eş dost kontenjanından ekibe girenlerin (Ersin dışında) aralarında çok eğreti durduğunu düşünüyorum. Gerek sahnede, gerekse sahne arkasında...

Sezon finali yaptılar ama onlar boş durmayacaklar bu arada. Eser ve İbrahim'in öncülüğünde uzun zamandır akıllarında olan senaryoyu yazabilmek için birkaç haftalığına bir sahil kasabasına kapanmayı planlıyorlardı, umarım yapabilirler. Zira bu tempoyu yakalamışken iyi bir senaryoyla o rüzgarı arkalarına alarak kariyerlerinin en büyük adımlarını atmalılar, aksi takdirde ne bu rüzgarı ne de aynı ekip ruhunu bir daha bulamayacaklardır.

Bu durumda bana düşen, 2010'un da onların yılı olmasını dilemek...

0 comments:

Yorum Gönder