


Ama en önemlisi tam karşıda... Pencereye yöneliyorsunuz, ve işte muhteşem The Marmara Antalya manzarası!...

Bir hızlı duş, işleri organize ediş ve biraz dinlenmeden sonra akşam yemeği için restorana doğru yolculuk...
Yemekleri geçelim, restoran inanılmaz güzellikte ve ayrıntılar muhteşem...


Yerli yabancı birçok kişi izler bırakmış bu duvarda... İş toplantısına gelenler firma logosunu koymuşlar, yabancı bir turist grubu isimlerini sıralamış, (olmazsa olmaz) GS, FB kapışması birkaç satırla aradan çıkarılmış, bir delikanlı, bir genç kıza evlilik teklif etmiş, bir bebeğin ilk otel tecrübesi kayıtlara geçmiş...
Bir gece organizasyondan dönüş, saat sabaha karşı 4'te açlığımızı bastırmaya çalışırken güvenlik görevlileri duvarın temiz bölümünü devreye sokup bir kalem veriyorlar...Nne de olsa iş icabı buralardayız, efendi olmak gerek; önce radyomuz adına iki satır karalıyorum, sonra masumane bir cümleyle kendi adımı da kayıtlara geçiyorum...

Sonrasında tertemiz havuz keyfi... Doğru düzgün, medeniyet bilen insanlarla aynı yerde havuza girmenin tadı gerçekten başka...

İşin özeti şudur ki; otelde kalmaktan nedense oldum olası keyif almayan biriyim... Gelin görün ki yoğunluktan dolayı bu yıl belki de 30'dan fazla değişik otelde kaldım... Bundan yıllar önce Boston'da The Marriott oteller hakkındaki fikrimi biraz değiştirir gibi olmuştu, bir de The Marmara Antalya!... Size ısrarlı tavsiyem şudur; eşinize ya da sevgilinize bir sürpriz yapın, çok değil sadece bir haftasonu onu The Marmara Antalya'ya götürün... Otelden çıkmanıza gerek yok, 2 gününüzü orada keyifle geçirin... Hayatınız boyunca unutamayacaksınız...

Belki biraz abartmış olabilirim, ancak sadeliğin bu kadar güzel kullanılabilmesini gerçekten hayranlıkla izledim, ve orada kaldığım sürede (işlerden vakit bulabildikçe, ve öğleden sonra denizin dalgalanmasını gözardı ederek) gerçekten çok keyif aldım...
İyi ki var The Marmara Antalya!...
0 comments:
Yorum Gönder